4 Aralık 2010 Cumartesi

Arıcılık ta başarı, ırklar ve yapılanlar

Ülkemizde arıcılık faaliyetinde başarı kelimesi çok bal almak olarak düşünülmekte, benim arım var diyen kişiye ilk sorulan soru:
- Ne kadar bal aldın?

Olmaktadır. Genel anlamda ülkemiz arıcılığı uzun zamandır bal üretimine ağırlık vermiş, ancak üretilen balın bile temiz ve doğru şartlarda tüketiciye ulaşması arka planda kalmıştır.

Bu gün gelinen noktada arıcılarımız farklı arı ürünlerinin değerini kavramakta ve arıcılığı bal üretmek olarak algılayan düşünceden giderek uzaklaşmaktadır.

Köklü değişimlerin yaşandığı hemen her alanda olduğu gibi arıcılıkta da bilgi kirliliği yaratarak günlük kar elde etme düşüncesi ile yapılan girişimler artmaktadır.

Son yıllarda medyada ve internet sitelerinde yapılan, arı ürünleri sağlık getirdi. Arı sütü kansere çare oldu gibi insanların en sıkıntılı olduğu alanlarda umut ışığı haberler ile yayılan ve insanların bilinçsizce bu ürünlerin nasıl üretildiğini, nasıl korunduğunu, hangi amaçla nasıl ve ne miktarlarda tüketilmesi gerektiğini bile bilmeden tüketmesi sağlanmış ve ülkemiz bu konuda önemli bir Pazar haline gelmiştir.

Okunulan haberler üzerinde birkaç dakika düşünüldüğünde görülmektedir ki bu haber ve yayınlar sadece tüketimi teşvik etmekte ancak bu ürünlerin kaliteli üretimi, ürünün aynı kalitede korunması, tüketiciye ulaştığında doğru şekilde tüketilmesi hakkında bilgi içermeyip sadece tüketim toplumunu körüklemektedirler.



Maalesef aynı durum arıcılığın olmazsa olmazı olan ana arı üretimi ve satışında hızla devam etmektedir.

Burada oyun ırklar üzerinden oynanmakta

Arıcılığı ileri gitmiş ülkelerde uzun çalışmalar sonucu ıslah edilmiş, kendi iklim şartlarına ve arıcılık bilgilerine uygun, o ülke ve arıcı şartlarında verimli olan arı ırkları bizim ülkemize ( genellikle kaçak olarak) getirilerek üzerinde yeterli araştırma yapılmadan arıcılık konusunda gerekli eğitim, bilgi ve beceriye sahip olmayan fakat pazarlamacılık yönü gelişmiş kişilerce

Çok bal ürettiği, çok sakin olduğu, çok hızlı geliştiği gibi söylemlerle ve yurt dışı kaynaklı video ve çevirilerle desteklenerek yurt içinde bulunan ana arı üretme ve pazarlama yetkisine sahip kuruluşların çok daha üzerinde fiyatlara satılmaya çalışılmaktadır. Bu kaçak üreticilerle ve destekçileri ile girilen diyaloglarda savunmaları

- Kayıtlı izinli satış yapılan yerlerde üretilen ana arıların kalitesizliği gibi basit suçlamalardan ileriye gitmemektedir.



Kaldı ki



Bu devletten izin almış kurumlar ve üreticiler kalitesiz ana arı üretiyorsa kullananlar gerekli yerlere şikâyet edip haklarını arama şansları var iken tamamen yasa dışı yollarla ana arı üretimi yapan kişilerden alınan ana arıların garantisini kim verebilir ve hak aranacak makamlar nereleridir? Gibi net bir soruda ortada bulunmaktadır.





Oysa ülkemiz 100 yıllık kaynaklarda bile bir arı cenneti olarak tanımlanmaktadır. İçinde bulunduğumuz topraklarda yabancılar tarafından ıslah edilmiş arı ırklarına ihtiyacımız olmadığı gibi birçok arıcımızın temel verimsizlik sorunu arı ırkı değildir. En temel sorun arıcımızdaki bilgi eksikliğidir.

Gelinen noktada her arıcı kendisini arı ıslahı ve verimli ırk geliştirme konusunda çalışmak zorunda görmekte elindeki arının ihtiyaçlarını zamanında ve eksiksiz karşılayabilmenin, ürettiği arı ürünlerinin çeşit ve kalitesini arttırmanın yollarını düşünmek yerine arı ırklarını ıslah etmenin süper arılar üretmenin yollarını aramaktadır. Bu beyhude düşünceler bizleri harika ırk satan fırsatçılarla karşı karşıya getirmektedir.

Çok üzülerek görmekteyiz ki arıcılığı hobi düzeyinde yapan birçok vatandaşımız bu ırklara ilgi duymakta ve yüksek paralar ödeyerek sahip olmaktadır.

Ancak bu değerli arıcılarımızın gözden kaçırdıkları bir husus

Bu ırkları getirip burada üretip satanlar melez ana arı sattıklarını söylemekte olsalar bile arılıklarındaki ve etraflarındaki arı ırklarını denetleme imkânı olmadığı için ürettikleri ana arıların özellikleri hakkında bir bilgi sahibi değildirler ve olamazlarda.

Üzülerek görmekteyim ki işlerinden arta kalan zamanı arıcılık gibi güzel bir uğraşı ile dolduran insanlarımız arıcılığın sadece en güzel ırk ile çalışmak en güzel ırk arıya sahip olmak anlamını taşıdığını düşünerek gereksiz yere yüksek meblağlara ana arı almakta ama arılarına hakkı ile bakmamaktadırlar.

Unutulmamalıdır ki elimizde bulunan arıya hakkı ile bakar, isteklerini zamanında karşılar, zararlıları ile mücadeleyi uygun şekilde yaparsak arımızdan verim almamak gibi bir sıkıntımız olmaz.

Bunları yazarken çocukluğumun en güzel canlılarından olan güvercinler aklıma geldi

Belki beslediğimiz üzerine konuştuğumuz canlı güvercin olsa idi görünümüne, uçuşuna takla atmasına bakarak ne olduğuna karar verebilirdik. Kaldı ki güvercinler bile sizin ona bakmayı bilmediğiniz durumlarda istediğiniz özelikleri göstermeyeceklerdir. Ne yazık ki çok defa en güzel ırk bu diyerek getirilen güvercinler in arkadaşlarımızın elinde yok oluşunu izlemişimdir.

Dilerim ki kimse arı kaybetmez Ve hiç kimse arıcının çocuğuna veremediği harçlığı onun cebinden alarak rahat bir yaşam sürmeye çalışmaz.

Saygılarımla