26 Aralık 2010 Pazar

Arıcılık kaynakları

Sayın Enver ÖDER'in kitaplarını çok uzun zamandır aramaktayım . Elime gecen fotokopi ve ders notları Ana arı yetiştiriciliği, Arıların beslenmesi, Uygulamalı arıcılık,arı hastalıkları gibi bir çok kitabı olduğunu çok sayıda araştırma ve yazısı olduğunu kendisinin Fethiye arıcılık araştırma enstütüsünü kurduğunu öğrenmeme rağmen piyasada kitaplarını bulmak nerede ise imkansız. İnternet üzerinde buldugum Arı hastalıkları kitabını aldım düne elime geçti ve kitaba baktığımda artık yeni kitapları okumama kararı alacaktım neredeyse. Bal arısı gibi önemli bir canlının hakkında çok daha fazla yayın olmasını bekliyoruz .Ama bu yayınların kalitesini ne belirliyor. Ben sayın Enver ÖDER i sizlere tavsiye ediyorum. Kendisinin ilk tanıştığım kitabı olan  Uygulamalı Arıcılık kitabını şidddetle okumanızı istiyorum . İnternet üzerinde satış yapan bir tek yer var ve ben bu kitabı zar zor hocanın kendisine ulaşarak temin edebilmiştim. . Gerçekten piyasadaki pek çok eserin üzerinde bir kitap yazmış değerli hoca.Çeviri ve litaratür konusunda da ders verecek nitelikte . Sayın Enver ÖDER in  Bal arılarının  beslenmesi , Uygulamalı ana arı yetiştiriciliği kitapları elinde olup satmak isteyen var ise talibim bu kitaplara bana ulaşabilirsiniz. Arıcılık konusunda her türlü yayına ihtiyaç ve merakım devam ediyor. Bu konuda yayınlayanan eserlerin sahiplerine sonsuz teşekkür ediyoruz her daim. Ama Sayın Enver ÖDER'in kitapları kadar doyurucu kaynaklar oldukça az. Gercek anlamda araştırma ve bilgiyi içeren bu yayınların eski baskılarını bile mumla arar olduk.( Sayın prof. Muhsin DOĞAROĞLU'nu da tebrik etmek ve hatırlatmak isterim. ) ....

Enver ÖDER 0505 246 73 79 -0 232 374 39 42 numaralı telefonlardan hocanın kendisinden son kitabını isteyebilirsiniz.... Arıcılık konusunda çalışmayan üretmeyen bilim adamlarından şikayet ile bahsederken elimizdeki değerlerin kıymetini bilmiyor ve arıcılar olarak bu kaynakları üreten didinen kimselere gerekli değeri vermiyoruz. Oysa her fırsatta onların kitaplarını okuyor çocuklarımıza okutuyoruz. Lütfen Bilim Adamlarımızı, Hocalarımızı karalamayı bırakalım . Unutmayalım. Unutturmayalım onları.

13 Aralık 2010 Pazartesi

HAKARET

http://www.belgenet.com/yasa/tck/125-131.html


ALİ TÜRK TARAFIMDAN ŞAHSIMA YAPILAN HAKARET.
https://www.blogger.com/comment.g?blogID=797778084482600879&postID=3689370817670190886&isPopup=true
 
ERZİNCANLI ARICI VECDİ TARAFINDAN ŞAHŞIMA YAPILAN HAKARET
http://vecdikucukyilmaz.blogspot.com/2010/11/ulkemizin-ana-ari-ihtiyaci-ne-kadar.html

Bu gün itibari ile bu iki yazı için avukata gittiğimde yukarıda yayınladığım kanuna istinaden bu iki kişi için ayrı ayrı olmak üzere 14 er bin TL tazminat talep edebileceğimi. Bu mahkemeyi de %80 kazanacağımı ayrıca bu kişilerin ben hariç diğer kişi ve kurumlara (üniversiteler, bilim adamları ) yapmış oldukları hakaretler ile ilgili olarak aynı yayınlarda ( blog ve internet siteleri ) özür dilemesi ve yine bu kişilerin internette kendi adlarını kullanarak yayın ve satış yapmasının engellenmesi ne hüküm edileceğine.


yurt dışından kaçak yolla canlı arı getiren, bu arıları izinsiz olarak üretip satan, öğretim kurumları dışında belgesiz olarak suni tohumlama çalışması yada girişimi yapan, bu yolla vergisiz kazanç sağlayanlar hakkında 38 bin TL den başlamak üzere ayrı bir kamu davası açılabileceğini yine bu kişilerden ana arı alıp zarar ettiklerini beyan edenlerin olması durumunda zararlarının ilgili kişilerce giderilmesine karar verilmesinin çok büyük bir ihtimal olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım .. İlgili başvuruları bu gün yapacaktım ancak benim bu kişilerden para alma bir gibi bir düşüncem yok. Bu kişilerin yaptıklarının yasal olmadığı, herkesin hakkını araması gerektiğini düşünerekten yinede dava açmalı mıyım bilmiyorum. Ama açacağım davanın insanların arıcılık ile uğraşmalarına engel olması durumu beni üzüyor. İlgili kişilere mail ve bloğları yolu ile yolladığım yazılarda durumu anlattım. blog ve internet sitelerinde yapmış oldukları hakaretler için şahsımdan ve tüm bilim adamlarından ve kurumlardan özür dilemeleri benim için yeterlidir. Şimdi yazımım muhatabı kişiler diyecekler ki bu ülkede çalışan didinen sevilmez. Meyve veren ağaç taşlanır. Ben kimseyi taşlamıyorum ve sevmemezlik etmiyorum. Sadece bundan sonra hakkımı ve arıcıların haklarını yasal olarak arayacağım. Bunu belirtiyorum.

5 Aralık 2010 Pazar

son günlerdeki bu gereksiz tartışmalara vermiş olduğum cevaplar

Yazılarım ilgili bloğlarda yorum onayını bekliyorlar. Konunun tek başlıklatında okunabilmesi için ben burada yazmadım o cevapları. Zaman akıp gidiyor. Umarım bloğ sahipleri cevaplarımı yayınlar  Bu tartışmalarda bizi bir yerlere götürür...

4 Aralık 2010 Cumartesi

Arıcılık ta başarı, ırklar ve yapılanlar

Ülkemizde arıcılık faaliyetinde başarı kelimesi çok bal almak olarak düşünülmekte, benim arım var diyen kişiye ilk sorulan soru:
- Ne kadar bal aldın?

Olmaktadır. Genel anlamda ülkemiz arıcılığı uzun zamandır bal üretimine ağırlık vermiş, ancak üretilen balın bile temiz ve doğru şartlarda tüketiciye ulaşması arka planda kalmıştır.

Bu gün gelinen noktada arıcılarımız farklı arı ürünlerinin değerini kavramakta ve arıcılığı bal üretmek olarak algılayan düşünceden giderek uzaklaşmaktadır.

Köklü değişimlerin yaşandığı hemen her alanda olduğu gibi arıcılıkta da bilgi kirliliği yaratarak günlük kar elde etme düşüncesi ile yapılan girişimler artmaktadır.

Son yıllarda medyada ve internet sitelerinde yapılan, arı ürünleri sağlık getirdi. Arı sütü kansere çare oldu gibi insanların en sıkıntılı olduğu alanlarda umut ışığı haberler ile yayılan ve insanların bilinçsizce bu ürünlerin nasıl üretildiğini, nasıl korunduğunu, hangi amaçla nasıl ve ne miktarlarda tüketilmesi gerektiğini bile bilmeden tüketmesi sağlanmış ve ülkemiz bu konuda önemli bir Pazar haline gelmiştir.

Okunulan haberler üzerinde birkaç dakika düşünüldüğünde görülmektedir ki bu haber ve yayınlar sadece tüketimi teşvik etmekte ancak bu ürünlerin kaliteli üretimi, ürünün aynı kalitede korunması, tüketiciye ulaştığında doğru şekilde tüketilmesi hakkında bilgi içermeyip sadece tüketim toplumunu körüklemektedirler.



Maalesef aynı durum arıcılığın olmazsa olmazı olan ana arı üretimi ve satışında hızla devam etmektedir.

Burada oyun ırklar üzerinden oynanmakta

Arıcılığı ileri gitmiş ülkelerde uzun çalışmalar sonucu ıslah edilmiş, kendi iklim şartlarına ve arıcılık bilgilerine uygun, o ülke ve arıcı şartlarında verimli olan arı ırkları bizim ülkemize ( genellikle kaçak olarak) getirilerek üzerinde yeterli araştırma yapılmadan arıcılık konusunda gerekli eğitim, bilgi ve beceriye sahip olmayan fakat pazarlamacılık yönü gelişmiş kişilerce

Çok bal ürettiği, çok sakin olduğu, çok hızlı geliştiği gibi söylemlerle ve yurt dışı kaynaklı video ve çevirilerle desteklenerek yurt içinde bulunan ana arı üretme ve pazarlama yetkisine sahip kuruluşların çok daha üzerinde fiyatlara satılmaya çalışılmaktadır. Bu kaçak üreticilerle ve destekçileri ile girilen diyaloglarda savunmaları

- Kayıtlı izinli satış yapılan yerlerde üretilen ana arıların kalitesizliği gibi basit suçlamalardan ileriye gitmemektedir.



Kaldı ki



Bu devletten izin almış kurumlar ve üreticiler kalitesiz ana arı üretiyorsa kullananlar gerekli yerlere şikâyet edip haklarını arama şansları var iken tamamen yasa dışı yollarla ana arı üretimi yapan kişilerden alınan ana arıların garantisini kim verebilir ve hak aranacak makamlar nereleridir? Gibi net bir soruda ortada bulunmaktadır.





Oysa ülkemiz 100 yıllık kaynaklarda bile bir arı cenneti olarak tanımlanmaktadır. İçinde bulunduğumuz topraklarda yabancılar tarafından ıslah edilmiş arı ırklarına ihtiyacımız olmadığı gibi birçok arıcımızın temel verimsizlik sorunu arı ırkı değildir. En temel sorun arıcımızdaki bilgi eksikliğidir.

Gelinen noktada her arıcı kendisini arı ıslahı ve verimli ırk geliştirme konusunda çalışmak zorunda görmekte elindeki arının ihtiyaçlarını zamanında ve eksiksiz karşılayabilmenin, ürettiği arı ürünlerinin çeşit ve kalitesini arttırmanın yollarını düşünmek yerine arı ırklarını ıslah etmenin süper arılar üretmenin yollarını aramaktadır. Bu beyhude düşünceler bizleri harika ırk satan fırsatçılarla karşı karşıya getirmektedir.

Çok üzülerek görmekteyiz ki arıcılığı hobi düzeyinde yapan birçok vatandaşımız bu ırklara ilgi duymakta ve yüksek paralar ödeyerek sahip olmaktadır.

Ancak bu değerli arıcılarımızın gözden kaçırdıkları bir husus

Bu ırkları getirip burada üretip satanlar melez ana arı sattıklarını söylemekte olsalar bile arılıklarındaki ve etraflarındaki arı ırklarını denetleme imkânı olmadığı için ürettikleri ana arıların özellikleri hakkında bir bilgi sahibi değildirler ve olamazlarda.

Üzülerek görmekteyim ki işlerinden arta kalan zamanı arıcılık gibi güzel bir uğraşı ile dolduran insanlarımız arıcılığın sadece en güzel ırk ile çalışmak en güzel ırk arıya sahip olmak anlamını taşıdığını düşünerek gereksiz yere yüksek meblağlara ana arı almakta ama arılarına hakkı ile bakmamaktadırlar.

Unutulmamalıdır ki elimizde bulunan arıya hakkı ile bakar, isteklerini zamanında karşılar, zararlıları ile mücadeleyi uygun şekilde yaparsak arımızdan verim almamak gibi bir sıkıntımız olmaz.

Bunları yazarken çocukluğumun en güzel canlılarından olan güvercinler aklıma geldi

Belki beslediğimiz üzerine konuştuğumuz canlı güvercin olsa idi görünümüne, uçuşuna takla atmasına bakarak ne olduğuna karar verebilirdik. Kaldı ki güvercinler bile sizin ona bakmayı bilmediğiniz durumlarda istediğiniz özelikleri göstermeyeceklerdir. Ne yazık ki çok defa en güzel ırk bu diyerek getirilen güvercinler in arkadaşlarımızın elinde yok oluşunu izlemişimdir.

Dilerim ki kimse arı kaybetmez Ve hiç kimse arıcının çocuğuna veremediği harçlığı onun cebinden alarak rahat bir yaşam sürmeye çalışmaz.

Saygılarımla

24 Ekim 2010 Pazar

şimdi oturup afiyetle yiyelim yabancı ülkelerden gelen dana etini.. çok ses etmeyin be tembeller fatmagül başlamadıysa pazar pazar elbet maç yayını bulunur..onu izleyinn..

Koyun gübresi içinde büyümüş,domatesin fasülyenin mısırın dibine elleriyle gübre koyup elllerindeki çatlaklara aldırmadan bulaşık çamaşırı elinde yıkayan anacığını izlerken hiç bir şeyin farkında olmayan bir çocuktum .. Bir domates fidesi boyun eğse, hayvanlarımızdan biri azıcık topallasa üzülen annem bize bağırıp çağırırdı.. anlam veremezdim buna.. şimdi anlıyorum anneciğim seni ..şimdi anlıyorum


Bu yazıda dil bilgisi kuralları eksik olabilr kusura bakmayın..

çocukluktan kalma hatıralar arasına götüren televizyon haberleri deavm ediyor hala. yurt dışından et alıyormuşuz ..... izliyorum .. canlı hayvan geliyormuşş .. bu yazıyı yazarken önümüzden geçen anayoldan en azıından 5 tane tır geçti .. sanırım bunlar o hayvanlar olmalı.. kasaları özel ve iki katlıydı ..

isyan ediyor konuştuğum herkes .. tarım bitti .. efendim domates beş tl.. inanın kime elimi atsam herkes şikayetçi.. bal para etmiyor.. çocuklarımız düzgün beslenemiyor.. ....şikayet çok ... hemde hiç durmaksısın şikayet ediyoruz..

peki biz neydik... açıka soruyorum size biz neydik de şimdi böyle şikayet ediyoruz..

biz evinde olanın en iyisini komşusuna yada yoldan gecen ihtiyaç sahibine verebilen insanlardık değilmi.??

ben annem evde yokken kapıdaki domates sepetini görüp bir tane isteyen arkadaşıma annem onları yemek yapacak olmaz dediğim için dayak yemiş biriyim.. ve ardından arkadaşımın evine o sepeti olduğu gibi götürüp annem bunu size yolladı yaptığım için özür dilerim bu sizinmiş zaten Annem size toplamış dedirtti bana annem..,CANIM ANNEM

şimdi siz bahçesinden koparttığı iki domastesi komşusuna hediye eden kaç kişi tanıyorsunuz????

şimdi siz çocuğunuz bir kedinin başını okşasa pis o piss elleme derken dışarıdan et almamıza isyan mı ediyorsunuz..gerçekleri görmek gerekmiyormu dostlar.. dün küspe ve gübre kokusundan tiksindiği için insanlar komşularını şikayet ediyordu.. neredeyse ilçelerde bile hayvan kalmadı bu yüzden.bir tavuk bile yok çoğu köyde .. inanın kuluçka tavuğun altına koymak için yumurta arıyorum yok kardeşim olan da ya bir ya iki tane.. şimdi siz betondan binalarınızla gurur duyarken pek çok avrupa ülkesinde kanunlar betonarme binaların yogun tarım ve hayvancılık yapılan yerlerde yapılmasını yasaklıyor.. internet elinizin altında çevirileri okuyunn.. siz her fırsatta avrupa vatandaşlığı hayali kurup evinizdeki koltuktan oturma organınızı kaldırmadan ezele , vadiye fatmagülün hazin sonuna odaklanmışken, avrupada yayın organları sürekli ileri tarım teknolojlerini yayınlıyor ..merak ettiniz mi bizim o ünlü bir artistimiz vardı .. hani şu behlül.. okuyorum bazen geliyor karşıma arap ülkelerinde çok ünlüymüş kendisi kadınlar erkekler herkes ona bayılıyormuş .. peki niye kanadada fransada arjantinde şilide amerikada ünlü değil..sordunuz mu hiçç .. amerikada net yokmu takip edemiyormu kime o dizileri .... bunun cavabı çok basit  izlemiyorlar kardeşim .. yabancı dile gerek yok google sitesinin çeviri sekmesini tıklatın ve yabanci siteleri dolaşın .. içi boş olan pek az site bulursunuz emin olun ..

alman ingiliz ispanyol bize et satıyor diye bağıranlar bir buzağının başını okşadınız mı .. doktorlar çok çalışmaktan şikayetçi bizim ülkemizde her birinizin altında son model araba var sayın doktorlar emin olun hastaneden 4 arkadaş birleşip arabanızı satsanız size her ürünü doğal şekilde sunacak bir çiftlik kurabilir. sadece hafta sonları ailenizle gidip bir buzağının doğumunu izlemek orada iki kovana rı bakmak bile tüm stresinizi alıcaktır..hem ülkemizde işsizlik hat safhada .. işçidede sorun yok emin olun.. neler ne imkanlar var ülkemizde

ama biz para yok kardeşim diye ağlarken senede bir araba değiştirebilen insanlar olduğumuz için bu halde olmayada mahkumuz eki şimdi kahvede oturanlara geliyorum .. doktor yorgunluktan şikayetçi sizin kiminiz iş yok diyor kiminiz emekliyim allah devlet babadan razı olsun diyor takılıyorsunuz öyle okey taşlarına batak kağıtlarına ....

e babalar abiler ..sizin evinizde aşınız kaynıyomu .. kaynıyodur şimdilik bi kuru fasulya elbet yanınada bikuru soğann ohhhh allaha şükürrr.. yakında merak etmeyin amerikan fasulyesi fransız soğanı olcak onlarda...az kaldı azz.. baba yaş 48 direk gibi adamsın emeklioldum diye sarılmış sın kahve masasına 25 senem geçti be diye muhabet ediyon arkadaşlarınla elinde bide cigara emekli işi ucuzundan :)))) sahi en ucuzu 4 lira değilmi onun .. bi beş senenide o alsa elinden yine ortalama 70 i görecen sen demiii:) benim dedem 72 yaşında 3 inek bakııyordu kapısında .. bilmem anlatabildim miii.

şimdi oturup afiyetle yiyelim yabancı ülkelerden gelen dana etini.. çok ses etmeyin be temmbeller fatmagül başlamasıysa pazar pazar elbet maç yayını bulunur..onu izleyinn..

not ( et pahalı diyenler merak çok fazla ithal ürün var kesenize göre olanına bakınız sizde sizede afiyet olsun..)

31 Temmuz 2010 Cumartesi

ARICILIK MI ŞAKLABANLIK MI KALİTELİ ANA ARIMI TUZAK MI ?

Piyasada kendilerini ülke arıcılığının isa mesihi olarak tanıtan şahısların internet üzerinde yaptıkları şaklabanlıktan öteye geçmeyen davranışları sorgulamak gerekmiyormu diye soruyorum bu yazıda..
Özellikle ana arı yetiştirmek her arıcının bilmesi gereken arıcılarının en çok zevk aldığı onlara üretme ,kazanma, ve başarı duygusunu her sezon yaşatan bir uygulama iken özellikle küçük çapta arıcılık yapan vatandaşlarımızı hedef alan internet üzerinde her fırsata bilim adamlarını eleştiren ülke arıcılığına yıllarca emek vermiş kişileri birşey bilmemek ile suçlayan ve ne hikmetse yurt dışından gelmiş arıların tek ümit olduğunu düşünen kişilerin sitelerine bloğlarına bir bakınız.. söylemleri aynen şudur.. biz yaptıklarımızı paylaşıyoruz bilim adamları yatıyor ..ama unutmayınız o kişilerde bizim bilim adamlarımıızn eserleri ile arıcılığa başlamış ve devam ettirmekte.. aynı şahıslar ülkede görülmemiş fiyatlara ana arı satıyorlar ve ana arı üretmek için hiç bir izinleri yok.. baktığınızda ise bulundukları konum itibarı ile ülkemizin küçük bir bölgesinde tanıdık eş dosta hizmet veren bu değerli arıcılar ( değerli olmalılar ki piyasada 18 ila 20 tl ye faturalı makbuzlu ana arı varken 35  ila 70 tlye belgesiz fişsiz vergisiz ana arı satıyorlar)  arıcılık uygulamaları,kullandıkları ilaçlar ve hatta ana arı yetiştirme yöntemleri olarak o hep kötüledikleri bilim adamlarımızın yazılarından bir adım dışarı çıkmayan uygulamaları şu ülkeden ne zorlukla aldık getirdik bu ülkede böyleydi biz de öle olcaz yakında şu ırkı edinelim diye boyayıp boyayıp yeni icatmış gibi pazarlayanlara arıcımı şaklabanmı demeli bilmiyorum..çalışkan insandırlar emek vermişlerdir sözüm yok.. öğrenmişlerdir öğretmek isterler onada sözüm yok ama bu ülkede hayatını arıya arıcılığa adamış insanları kötüleyerek üniversiteleri kurumları suçlayarak o kurumlarda üretilen bilgiden araştırmadan faydalanıpta konuşmak şaklabanlıktan başka bir şey değildir... kullandıkları ırkların günlük yumurtlama özelliklerini uysallıklarını efendim bal verimlerini sürekli ağzından düşürmeyen bu arıcılık kurtarıcıları acaba unutuyorlarmı ki??
hangi kaynağa bakarsanız bakın günümüzde en önemli özellik hastalık ve zararlılara direnç tir ?
peki hangisi internet sitesinde bu yönde bir yazı yazıp size cevap verebilir...... elden ana arı satanların hangisi ben şu yöntemle ana arıyı ıslah ettim de şu testler ile hastalık ve zararlıya dayanıklı olduğunu biliyorum diye bilir. insanımızın para kazanmasına karşı değilim ama maddi kazançlar için ülke insanına sanki yeni bir arı ırkıymış gibi överek ne olduğu bilinmeyen ana arıları satmak bencilliktir.. insanımıza sesleniyorum. internette arama motoruna arıcılık yada ana arı yazdığınızda çıkan her adres doğru ana arıyı temin edeceğiniz adres değildir. sizin hangi ırkı kullanmanız gerektiği internetin maddi kazançlara alet olmuş şaklaban sayfalarında yazmıyor efendiler.. hangi ırkın ana arılarını kullanmanız gerektiği kendi bölgenizde üretilen uzun yıllardır kullanılan arılar içinde kendi gözlemleriniz ve konunun uzmanı kurumlardan alacağınız yardım sayesinde kendi çabalarınızla bulmanız gerekiyor .. evet komşu arıcınız size yardım edebilir buna inanırım .. çok güzel örneklerinide okuyoruz internet üzerinde.. ama sadece uysal diye sadece sizin bölgenizde hiç olmayan nektar akımlarında çok bal yaptığı süslü internet sitelerinde yazıyor diye yabancı gelinler alıp arıcılığımıza bir baltada siz vurmayınız...


Türkiyede ana arı üretimi bir yasal mevzuatla belirlenmiştir. arıcılarımızın temel sorunlarından biri olan ana arı temininde bu mevzuatlara uyan kendilerine her ana arı için fatura verebilen işletmelerle çalışmaları kendileri yararına değilde nedir acaba? her fırsatta bilim insanlarına saldıran oradan buradan gelen arıdan sihirli formülle ürettim diyerek piyadasa ki ana arıların çok üzerinde fiyatlara ana arı satan arıcılık şaklabanlarına itimat etmek araştırmadan bilmeden her ana arıyı arılığımıza sokmak gelecek nesillerdeki arıcılığımızı tehlikeye sokmaktadır..
şuan avrupa ülkelerinde özellikle sınır komşumuz olan balkanlarda oraya uyumlu karniyoller satılmaktadır.. isteyen herkes bu anarıları getirebilir..avrupaya uzanmaya gerek bile yokyani.. aldanmayınız. değerli arıcılar kaçak yollardan ülkemize gelen bu ana arılar hiç bilmediğiniz bu güne kadar   ülkemizde görülmemiş arı hastalık ve zararlılarınıda beraberinde getirebileceği gibi oradaki iklime uyumlu ırkların ülkemizin her yerine yayılıp bölgelere hattta aynı bölge içinde çeşitli olaylara göre değişsen iklime uyum sağlamasını da beklemek yanlış olacaktır.. ayrıca uzun zamandır bilinen ve endişe uyandıran bir konuda genetik kirlilik konusudur ki zaten hali hazırda bu sorun var ken hayal ürünü olan verimler için yabancı arıları her bölgeye yaymak mantıksızdır..

Değerli arıcılar.. Ülkemiz arıcılığı sıkıntılı konumdadır. eldeki potansiyel değerlendirilememektedir..bunu kabul etmek gerekiyor. Ama şunu bilmeliyiz ki dünyanın gerisinde olduğumuzu söyleyenler arı kolonilerinden aldığımız verimi baz alarak konuşuyor ancak bunların bir çoğu bizi pazar olarak olarak gören kişiler. dünyanın gerisinde isek bizim ihtiyacımız olan şey arıcılık uygulamalarını iyi öğrenmek bir tek mumu bile ziyan etmemek  nektar akımlarını en yüksek düzeye yayarlanacak şekilde koloni yönetimini öğrenmek ve bunu geliştirmek  AYRICA SADECE BAL DEĞİL ARININ HER ÜRÜNÜNÜ ÜRETMEK VE SAĞLIKLI ŞEKİLDE TÜKETİCİYE ULAŞTIRMAK...ıslah edilmiş genç kaliteli  ana arılara ihtiyacımız var ama ana arılarda bizim ırklarımızdan bizim elimizde yetişmeli yoksa almanın mercedesinin bmw sinin italyanın ferrarisinin bizim ülkemizin taşlı topraklı yollarında bizlere çok bi faydası yok..




bu linkleri okumanızı ve sizlere adeta yolunacak kaz gibi davranan ve her imkanını bulduğunda bu ana arıları damızlık getirip üretmek şıu kadara mal oldıu oof bi bilsen diye yakınan ama devletine bir kuruş vergi vermeyen şahışların yüzüne vurmanızı tavsiye ediyorum .. saygılarımla


http://www.tarim.gov.tr/uretim/Aricilik,dam_anaari_uygesaslari.html


http://www.zmo.org.tr/mevzuat/mevzuat_detay.php?kod=163


http://www.tarim.com.tr/haber/haberdetay.asp?ID=1076


not şaklaban kelimesi lütfen kimseyi kırmasın şaklabanlar insanları eğlendiren ve neşe saçan kişilerdir.. sözlük anlamı ise -Şen, şakaci ve güldürücü (kimse) - olarak geçmekte ama mallesef yazımda geçen şaklabanlar arıcılarımızı güldürmek vaadiyle uzun vadede ağlatacak olduğuna inandığım kişilerdir

28 Haziran 2010 Pazartesi

KÖTÜ MANRAZALAR

Okulu bitirip iş öncesi tatile geldiğimizi yazsak da arılardan kopmak imkansız.. Yalova ya geldiğim andan itibaren bir arı özlemi içinde yanıp tutuşuyorum desek yeridir. Bu gün Kocaeli Karamürsel e daha önce arıcılık yaptığım yere geldim ben yokken çok şeyler değişmiş yapılan yollar yitip giden insanlar bunlardan sadece ikisi gecen senelerde beraber arıcılık yaptığım hasan ağabeyimi ziyaretimde öğrendim ki kovanları bakımızmış hadi gidip sönen kovanları alalım dedi ve çıktık yola.. tabi böle bir şekilde gidince beklentileriniz oldukça farklı oluyor ana arı kaybı güçsüz kışlatma bir sürü sebep geliyor aklınıza koloni sönmesi için .. 9 kovanın 8 i ortak olmasından dolayı hiç bakılmadığı için sönmüş yitip gitmiş eldeki bir koloni ise 8 çıtayı sarar durumda.. Hasan ağabey şikayetçi diğer ortaksa(oda önceden beraber çalıştığımız bir ağabeyimiz her zaman dua ederim arıcılık konusunda beni kızdırıp senden bir şey olmaz okuyamasın diyerek okumama vesile olan değerli insan turan ağabeyim) ona da sorsam eminim oda şikayetçidir arıların sönmesinden .. çok üzücü bu durumu kolonilerin yerinde fotoğraflayamadım ama hasan ağabeyin dükkanına gelip çerçeveleri temizlerken birkaç fotoğraf çekebilmek nasip oldu kardeşimin cep telefonu ile..
Fotoları aşağıda paylaşacağım.. ama bu duruma sebep olanları eksiklikleri yazmak istedim ki arıcılarımız bazı hataları öğrenebilsinler..
Arılığa gittiğimizde arılık direk denizden gelen rüzgara açık olabilecek bir alana kurulmuştu
Arılığın hemen yanında bahçe içerisinde bir başka arılık vardı ki sönen arıların tamamı yağmalanmıştı..
Arılar kıştan çıktıkları gibiydi hiç ellenmemişti..tüm kovanlar 10 çerçeve ve kovan diplerinde bulunan punch ile açılmış havalandırma deliklerinin üzerine gelen çerçeve araları ve kovan uçuşları arılar tarafından propolisle kapatılmış ve hiç ellenmemiş haldeydi.. demek ki kovanlardan hiç çerçeve çekilmemişti.. bahar aylarında …
Tüm kovanlarda ne daraltma vardı nede başka bir uygulama.. kovan üzerlerinde örtü tahtası ve üzerinde plastik şerbetlik bulunuyordu .. sadece besleme mi yapılmıştı acaba….
Sonuç olarak tüm çerçeveler yağmalanmış.. ve her biri petek güvelerinin istilasına uğramıştı..
bu üzücü durum bize gösteriyor ki arıcılık ta ortağım yapıyor bu işi ben yapmasam da olur .. bu gün işim var yarına bırakayım .. ya ne olacakki kara kovan gibi yaşasın çalışsın arılar ben balımı satayım.. yada Ahmet abi benim arıma bir bakıver senin bahçen kenarında zaten.. gibi düşünceler yada beklentiler insanları üzüyor ve zarara sokuyor ayrıca yok olup giden kolonilerde cabası ………..





16 Haziran 2010 Çarşamba

KISA BİR ARA



Merhaba değerli arıcılar. Bu gün itibarı ile okulumuzun arılarını yeni yerine taşıyıp bakımını yaparak arıları hayıt çiçeklerine kavuşturduk. okulum çoktan bitmiş olmasına rağmen yaklaşık bir hafta boyunca arıların taşınacağını günü bekledim. ve pazartesi gecesi arılarımızı yeni yerlerine naklettikten sonra salı günüde çifleştirme kutularımızı taşıdık ve arılarımızı bakıma hazırladık.  bugün bir kısım bakımını yaptığımız arılıkta yarında biraz işimiz var ve ondan sonrada ben artık evime dönüyorum.. fotoğrafsız ve birazcık sade bir haber olsada yakşalık bir ay kadar yalovanın esadiye köyündeki ailemin yanında işlere yardım edip dinleneceğim.  10 temmuz itibari ile kardeşimin düğünü yaparak 13 temmuz tarihinde yine AYDIN çine ilçesine geri dönmeyi arıcılarla iç içe olmayı planlıyorum. bakalım hayat bize ne gösterecek bir aylık bu sürede internetten uzak olacağım için bu yazıyı yazma gereği duydum.. nektar akımlarının hızlandığı şu dönemlerde herkese bol ballı hasatlar sağlıklı koloniler diliyorum.. ilaçsız kalıntısız balları en güzel şekilde müşterinizle buluşturmanız ve hayırlı kazançlara sahip olmanız dileklerimle tüm arıcılarımızın yüzünün her daim gülmesi için duacıyım.. yeniden buluşana kadar kendinize iyi bakın buradan herkesi saygı ile selamlıyorum 

arıları kaldırmadan bir hafta önce madran kaşıkçı mevkii



yüksek okullarımızın sergisinde gözlem kovanı ile birlikte






7 Haziran 2010 Pazartesi

MEZUNİYET HEYECANI


İki güzel yılın ardından sonunda mezuniyet zamanıda geldi çattı. 27  yaşında arıcılık okumaya karar verdiğimde uzun bir süreçmiş gib gelmişti. zorlanmıştım. Sınavı kazanmak değildi aslında zor olan tercihlerimi yaparken zorlandığımı hatırlıyorum şimdi. Pek çok üniversitede arıcılık proğramı vardı hiç birini bilmiyorum hangisinde ne dersi var hangisi iyi hangisinin alt yapısı daha iyi bunlar hep soru işaretiydi. tercihleri doldurduğumda ilk arıcılık proğramından yazmaya başladım. 24 tercihide Doldurmuş olmak için boş kalanlarada radyoloji proğramlarını yazmıştım. ilk tercihim Adnan Menderes Üniversitesi Çine Meslek Yüksek Okulu Arıcılık proğramı olmuştu. Yerleştirmelerden gelen sonuç ise ilk tercihime yerleştirilmiştim. Aydın da okumak geç kalmış üniversite hayalimi gerçekleştirmek çok güzel bir duyguydu. peki neydi okumak dışarıdan görüldüğü gibimiydi. ben aradığımı buldum burda 60 kolonini üzerinde  koloni varlığı yogun arıcılık uygulaması her sorunuzu sıkılmadan yanıtlayan hocalar varken okumak oldukça kolaydı aslında. iki sene boyunca her istediğimde arı ile iç içe olabildim. hiç bir kısıtlama yapılmadan uygulama yapabildim. bu anlamda değerli hocalarıma ve kurum çalışanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.Çine meslek yüksek okulu arıcılık proğramını birincilikle bitirmemde çok büyük katkıları bulunan değerli hocam Mustafa KÖSOĞLU'na ne kadar teşekkür etsem azdır. buradaki iki senem boyunca gördüğğüm en önemli şey ise  şuna emin olabilirsiniz ki çine meslek yüksek okulu arıcılık proğramı bu alanda çalışmak isteyen gençlere çok büyük katkılar sağlayacak kalite ve donanımdadır.


11 Mart 2010 Perşembe

varroa ile savaşım yöntemleri

Varroa ile kimyasal savaşım


Varroaya karşı çok sayıda kimyasal ilaç kullanılır kimyasal ilaçların kolay uygulama bilir olması nedeniyle tercih edildiği bri gerçektir ama dikkat edilmesi gereken esas konu hangi ilaç olursa olsun balda ve bal mumunda kalıntı bırakmaması ve kalıntı süresinin bilinmesidir. İlaçlar prospektüsüne göre uygulanır.

Bitkisel kaynaklı savaşım yöntemleri

Varroa mücadelesinde kullanılan ve bal ve bal mumunda kalıntı bırakmayan bitkisel maddeler ve etkilerine örnek vermek gerekirse tütün yapraklarındaki nikotinin öldürücü etkisi %75 dolaylarında olup körükte okaliptus ve defne yaprakalrının karışımının yakılmasını etkisi ise %48 civarındadır. Bu yöntemlerin bal hasadı sırasında kullanılması esnasında balda istenmeyecek kokular oluşmasına sebep olmamalarına dikkat edilmelidir.



Biyolojik kontrol yöntemleri

Varroanın üremesinin belirlendiği çerçevelerin yavru gözleri sırlandıktan sonra imha edilmesi. Bu amaçla iki farklı yöntem uygulanır.

• Kuluçka sahasının durumuna göre erkek gözlü kabarmış bir petek kuluçkalığa verilir. Koloninin erkek arı yetiştirmesi esnasında dişi varroalar erkek arı gözlerini tercih ederek bu gözlere gireceklerdir. Bu gözler kapandığında kovandan alınarak imha edilirler.

• 4 çıtası eşit 4cm kalınlığında bir çerçeve hazırlanır bu çerçevenin iki yüzü ana arı ızgarası ile kapatılır içerisine kabartılmış petek konulur ve ana arı buraya hapsedilir. Bu peteklere yumurtlaması sağlanır. Kolonide başka açık yavru olmadığından varroalar bu gözleri tercih edecektir bu petek gözleri kapanınca petek imha edilir. Bu yöntem bal hasadından 4 hafta önce uygulandığında tarlacı oranı yükseleceğinden dolayı bal verimi de artacaktır. Ancak koloninin bir süre yavrusuz kalması tecrübesiz arıcılar için sorunlar çıkartabilir.

Organik asit kullanımı

Formik asit

Varroa mücadelesinde en çok kullanılan yöntemdir. Formik asidin uygulaması sırasında kovan uçuş deliği ve dip tahtalarındaki havalandırmaların tamamen açılması gerekir.10 -25 C0 arasında en iyi sonuç alınmakla beraber

30 C0 üstündeki sıcaklıklarda uygulanmaz. 10 C0 derecenin altındaki sıcaklıklarda ise ilaç yeterli etkiyi göstermeyecektir. Uygulama kovandaki arı miktarına ve iklime göre değişmekle beraber 1-4 gün arası 3-5 beş kez tekrarlanır. Formik asidi emici pet yöntemi ilde uygulamak mümkündür materyal %65 lik 30 ml formik asidi hiç damlatmadan emebilmelidir. Petin yerleştirileceği çerçeve üzerindeki arılar dumanla uzaklaştırılır v e pet çerçeveler üzerine yayılır. İlaç şırınga ile enjekte edilir. Pet tabana konulacaksa %85 lik formik asit kullanılır. Diğer bir yöntemde doğrudan taban (dip) tahtasına uygulamadır. Bu yöntemde dip tahtasındaki arılar duman ile uzaklaştırılıp %65 lik formik asitten 15 ml. Kullanılıp 5-6 defa tekrar edilir. FORMİK ASİT BALIN DOĞAL BİR MADDESİ OLMAKLA BERABER BALDA KALİTE PROBLEMİNE SEBEB OLMAMASI İÇİN HASADTAN 6-8 HAFTA ÖNCE UYGULAMA BİTİRİLMELİDİR.

Piyasada genelde %85 konsantrasyonunda ( yoğunluk ) satılır. %85lik formik asidi % 65 e çekebilmek için 1 kısım su 3 kısım asit ile karıştırılır.

VARROA HAKKINDA

http://www.insectimages.org/images/192x128/5140029.jpg
Varroa
Bal arısının larva pupa ve erginleri üzerinde yaşayan arıların kan sıvısını emerek beslenen kolonide hızlı bir biçimde çoğalabilen bal arılarının morfolojik ve fizyolojik özelliklerini etkileyen tehlikeli bir parazittir. Dişi varroa disk şeklinde kızıl yada siyah kahve rengi vücut uzunluğu 1,1-1,3 mm eni ise 1,5-1,7 mm arasıdır vucudun altı 4 çift bacakla çevrili ağız yapıları sokucu emici yapıdadır. Varroanın kolonide üremesi arı kolonisinde kuluçka faaliyeti ile başlar ve son baharda kuluçka faaliyetinin son bulmasına kadar devam eder. Kışı sadece ergin dişiler geçirir.üreme ve gelişme kapalı yavru gözünde olur ergin dişiler bakıcı arıların yavru beslemesi sırasında 5-6 günlük yavru gözlerinin kapanmasından önce göze girerek 2 gün sonra yumurta bırakmaya başlarlar bundan sonra 30 ar saat aralıklarla yumurtaya devam ederler .ilk yumurtanın döllenmiş daha sonrakilerin döllenmememiş olduğu bildirilmektedir. Ortalama 4-5 genel olarak işçi göze 2-3 erkek göze 3-5 dişi varroa ergini gelişebilir.
Ana arı yüksüklerinde dişi varroalar erginleşmeden ana arı erginleşip gözü terk ettiği için Varroalar gelişemezler.
Ana arı yüksüğünde (gözünde) varroanın üreme şansı yoktur.
Yumurtanın bırakılmasından 24 saat sonra 6 bacaklı larvalar yumurtadan çıkarlar. Ve tüm gelişimlerini 5-6 günde tamamlarlar, kapalı göz içerisinde çiftleşirler. Çiftleşmeden hemen sonra erkek varroa ölür. Dişiler ise beslenmesini sürdürerek arının ergin hale gelip gözü terk etmesi ile birlikte gözden çıkarlar.
Bu yaşam döngüsünü özetlersek
• Ergin arı üzerindeki varroanın petek gözünde yürümesi kuluçka gözüne göze girmesi ve larva yiyeceği içinde gizlenmesi
• Petek gözü kapanınca arıdan beslenmeye başlaması ve yumurtlaması
• Yumurtaların ergin olması
• Çiftleşmeleri
• Ergin bireylerin çıkışı ergin arı ile birlikte çıkarak arının üzerinde abdomene yapışarak arının kanı ile beslenmesi varroa akarları arının üzerinde yavaş hareket ederken petek üzerinde çok hızlı hareket ederler.
• Ergin varroa arının üzerinde yaklaşık 7 gün kalır ve daha sonra kapanmamış yavru gözlerine girer
Kolonide kuluçka olmadığında varroa ergin arı üzerinde uzun süre kalabilir. Ergin birey ve larva olmazsa varroa 5-5,5 gün hayatta kalabilir son baharda üretilen varroalar 5-8 ay yaşarken ilk baharda üretilen varroalar 2-3 ay yaşaya bilirler.
Larvalarda fazla miktarda varroa olduğunda neler gözlenir??
• Kanatsızlık
• Eksik bacak
• Kısa abdomene (karın ) sahip bireyler
Varroa ile bulaşık koloniler de arılar
• Huzursuzdur
• Ana arının yumurtlama gücü azalır
• Üzerinde varroa bulunan işçi arılar yavru bakmayı ihmal ettiği için koloni zayıflar.
• Yavru gözünde delikler görülür.
• Erkek bireylerde sperm üretimi düşer.
• Kolonide başka hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olur. (Bir başka yazıda açıklanacak)
Varroanın yayılımı ( bulaşması )
• Ergin arının ile bulaşma (şaşırma erkek arıların diğer kolonilere kabulü…)
• Rüzgâr ile bulaşma.
• Dikkatsiz çerçeve aktarımı ile bulaşma
• Yağmacılık yada açıkta besleme esnasında bulaşma.
• Arılar polen yada nektar toplarken çiçek üzerinde bulaşma.

İlk fırsatta varroa akarı kontrolünde uygulanacak yöntemleri ile ilgili yazıyı sizlerle paylaşmak üzere saygı ve sevgilerimle hoşçakalın..

8 Mart 2010 Pazartesi

ARI HASTALIKLARI

Arı hastalıkları tüm arıcıların ortak paydası olup bir çoğumuz tarafından çeşitli yollarla bertaraf edilmeye çalışılan dertlerdir. Ben burada sizlere elimden geldiğince arı hastalıkları ve mücadele yöntemleri hakkında bilği vermeye çalışacağım.

Arı hastalıkları konusuna başlamadan önce hastalık ve zararlılar konusunda her arıcının bilmesi gerektiğini düşündüğüm bazı noktaları sizinle paylaşmak istiyorum. Arı hastalıkları ile mücadelede dikkat edilmesi gereken pek çok ayrıntı olduğu doğrudur. Hastalık denince akla olmuş bir durum geliyor. Bunu şöylemi ifade etsem:

KAZA kelimesinden ne anlarız ??

Sonucunda üzüntü olan olay olarak algılanır kaza kelimesi değilmi?

Olay başa gelmiştir ve çaresine bakılmalıdır. Hastalıkta böyle birşey midir bizim için? Bal arılarında hastalık ve zararlılar ile mücadele denince akla hasta olmuş arı aileleri gelmemelidir. Çünkü bal arıları hastalık ve zaralıların pençesine düştüğünde o arı ailelerinden verim lamak oldukça zor hatta imkazıdır. Bu yüzden biz arıcılar hastalık ve zararlar denince ilk önce onlara karşı alınması gereken tedbirlerden bahsetmeliyiz. Zira pek çok kaza alınacak basit önlemlerle önlenebilir niteliktedir.

İşte bunlardan bazıları

1) Dayanıklı Genotip

Hastalık ve zararlılara karşı dayanıklı genetik yapıya sahip arı kolonileri ile çalışmak belkide en dikkat edilmesi gereken olayların başında gelir. Bu gün arı ıslahının temel noktalarından biri olan hastalık ve zararlılara dirençli genetik yapıya sahip arılar yetiştirme ve bu arı hatlarını kullanma çabaları tüm dünyada giderek artmaktadır. Temizlik güdüsü güçlü arı aileleri ile çalışılmalı kovanların kontrol hanelerininin en önemlisi hastalık ve zararlılara dayanıklılık olmalıdır.

2) Uygun Ekotip

Ekotip kelimesini yöreye uygun anlamındada açabiliriz. Arıcı olarak bulunduğumuz bölgeye uyum sağlamış arılarla çalışmak bizim için en büyük avantajdır. Pek çok kaynakta bahsedildiği gibi arı aileleri bulundukları iklime o yöredeki nektar ve polen kaynaklarına uyum sağlamıştır. Bu kaynakları en iyi kullanan arı aileleri ile çalışmak avantaj olduğu gibi arıların koloni düzeni yavru - işçi dengesi gibi mevsime uydurulması gereken koşullarıda en iyi yerine getirecekleri unutulmamalıdır .

3) Genç ve kaliteli ana arılarla çalışmak

Ülkemiz arıcılığında en büyük yanlışlıklardan biri küçük sürülerden kontrolsuz şekilde üretilmiş ana arıların gerek el altından gerekse ticari işletmeler tarafından satışa sunulması ve kontrolsuz bir şekilde yayılmasıdır. Arıcılıkta en önemli konulardan biri olan ana arı üretimi her arıcının üzerinde durması gereken bir konudur. genç ve kaliteli ana arılar yüksek yumurtlama gücü ve uygun koşullarda bakım sayesinde hızlı bri çoğalma gösterebilir. güçlü kolonilerin hastalık ve zararlılara karşı dirençli olacağını asla unutmamak gerekir.

4) Düzenli kontrol yapılması

arı hastalık ve zararlılarına karşı düzenli kontrol yapılması ve kolonilerin kayıt altında tutulması önemlidir. arılığa girmeden önce hangi kolonilerin ne gibi ihtiyaçları olduğunu bilmek arıcıya zaman kazandıracağı gibi arılarında sürekli geresiz yere açılıp rahatsız edilmelerine engel olacaktır.

5) Uygun dezenfekte ve karantina önlemleri

arılıkta yapılacak işlemler esnasında temizliğe dikkat edilmelidir. el demiri yada koloni içerisinde kullanılacak diğer aletler uygun şekilde dezenfekte edilmeli (örnegin alkol içerisinde en az 5 dk bekletilmeli) arıcı ellerinin maskesinin kollarında çerveve yada kovana temaz eden kısımlarının çok fala kirlenmesine izin vermeden çalışmalıdır. koloniler arasında çerceve değişimi yapılacaksa her kovandan alınan çerceveler bir kovana aktarılmalı devşirme( yani birden çok koloniden çerceve alarak oluşturulmuş) koloniler hastalık ve zararlılara karşı kontrol edilmelidir. Bir kolonideki çerçevelerin hangi koloniden alıngının bilinmesi o arılıkta görülecek hastalıklara müdahale edilmesini kolaylaştırır. ayrıca temel petek satın alırken rast gele tercih yapılmamalı mümkünse sertifikalı petekler kullanılmalıdır . amerikan yavru çürüklüğü gibi hastalıkların etmenleri bal mumunda uzun süre etkinliğini koruyabilmektedir. bu sebeble kullanılan temel peteklerin en azından 116 -120 C derecede e az 30 dk tutulmuş bal mumumdan yapılmış olması gerekmektedir.

6) Yeni petekler avantajlıdır.

hem işçi arı yavru gözlerinin sürekli kullanımdan dolayı küçülmesi sonucu ortaya çıkabilecek küçük vücutlu arıların oluşumunu engellemek hemde hastalık etmeni olabilecek mikro organizmaları ve diğer etmenleri uzaktırmak adına eski petekler eritilerek al mumu olarak değerlendirilmelidir.

7) Koloniler güçlü tutulmalıdır.

Kolonideki işçi arı sayısı koloninin gücünü belirleyen en önemli faktördür. kolonileirn her zaman yüksek işçi varlığı ile bulundurmak önemlidir. Kuvvetli koloniler kovan içerisindeki düzeni sağlamak açısından daha rahat edecekleri gibi peteklerin her tarafında arıların hakim olması hastalık oluşumuna müsait olacak ortamın engellenmesi açısından önemlidir.