3 Ocak 2013 Perşembe

Yılbaşı

Uzun zamandır bir tatile ihtiyacım vardı. 
Yılbaşı iyi bir fırsat oldu benim için.
İlk önce Yalova ardından İstanbul.
6 aylık kızım ile geçen 2 gecenin ardından yine Aydın'a döndüm.
Zaman akıp giderken bir yandan arıcılık kursu bir yandan arılar ile uğraşıyorum.
Müzede işler durgun. Yeni düzenlemeler yapıyoruz. 
Çocuklarımız için resim atölyesi oluşturuyoruz.
Arılarımızın keyfi yerinde komşunun arılarını taciz ediyorlar.
Onunda uygulamaları oldukça riskli ama ne yapalım bir kere söyledik.
Aldırmadı. Gerisini yaşayarak göreceğiz.
Bu sene ahırlara yakın özellikle hayvansal gübrelerin yoğun biriktirildiği alanlara konan arıların çok kolaylıkla yavru çürüklüğü yaşadığını iyice öğrendim.  
Bu gün gittiğim arılık gerçekten bunun en iyi örneğiydi.
Elbette bu mevsimde yavru çürüklüğü görülmesi çok zor.
Çoğu yerde sıfır yavru ve arı açacak hava yok.
Ancak ben bu gün sadece şüphelendiğim arıları açmak kaydı ile genel bir kontrol yapma imkanı buldum.
Maksat bir kaç arıyı incelemek, beğenirsem de satın almaktı.
Arı sahibi söylemese de kovanın durumu, petekler, arıların hali bile çok yoğun bir yavru çürüklüğü yaşandığını bağırıyordu.
Biraz sıkıştırınca kolonilerin sıkı bir antibiyotik tedavisinden geçtiğini söyleyiverdi ki ilk kovanı açınca anlaşılmayacak gibi değildi.
İşin kötü tarafı arıya hiç bakılmamış, balı alınıp eski petekler verilmiş ve içinden çıkılmış.
Şüphelendiğim arıları açtıkça anasız, yoğun varroa hasarlı arılar buldum hep.
Eski petekler yer yer beyazlamış, petek gözlerinin ağız kısımları rengarenk olmuş durumdaydı.
O arıların yaşaması bile gerçekten takdir edilecek bir durum.
Arıcı arkadaş ise arıları elden çıkartma peşinde..
Varroa ilaçlamasını ben yapayım. Sen bu arıya biraz ilgi gösteriver şu hayvanları telef etmeyelim dedim ama aldığım cevap sineğin telefi mi olur satıyorum sen almıyorsan müşteri bul oldu.
İşte buna yorum yapamıyorum..

Hiç yorum yok: